Manevi Arınma Mevsimi Üç Aylar

Karacabey İlçe Müftüsü Abdullah Karaca, Üç Aylar dolayısıyla bir mesaj yayımladı. Karaca açıklamasında Üç ayların gelişinin önemini vurguladı. Karaca mesajında şunları söyledi;

 ”Bazı duygular vardır ki, günah ve ayıp sayılan şeyleri yapmamıza engel olur. Bunlardan birisi de sadece insanlara ait olan haya duygusudur.

Haya, çekinmek ve utanmak demektir. Namusu muhafaza etmek ve haysiyetini korumaktır.

Haya, fenalıklar karşısında nefsi tutmak ve kötülüğü terk etmektir.”

İnsanlardan utandığımız için perdemizi kapatıyor ve kapımızı  kilitliyoruzda da  kendisi için hiçbir şeyin gizli olmadığı Rabbimizden niçin haya edip utanmıyoruz.

"Rasûlullah buyurdular ki:

إِنَّ لِكُلِّ دِينٍ خُلُقًا، وَإِنَّ خُلُقَ الْإِسْلَامِ الْحَيَاءُ

"Her bir dinin kendine has bir ahlâkı vardır. İslâm'ın ahlâkı hayâdır.

Hz. Yusuf’un Hayâsı:

Yusuf’a karşı duyduğu nefsani arzuları gerçekleştirmek isteyen Zeliha odanın içinde bulunan putun yüzünü örttü. Yusuf (as) ona niçin böyle yaptığını sorduğunda “ O benim tanrımdır. Onun gözleri önünde fenalık yapmaktan utanırım” dedi. Buna karşılık olarak Yusuf (as) da şöyle dedi:

“Sen fani ve batıl olan tanrılardan utanıyorsun da; ben alemlerin Hak, Ebedi ve Yüce Rabbi olan Allah’tan daha çok utanmalı değil miyim? İşte ben de O’ndan haya ediyor ve bu yüzden fenalık yapmıyorum ve yapmayacağım da.”

Zira gönlün ve ruhun süsü edep ve hayadır.

Edep bir tâc imiş nûr-i Hudâ’dan

Giy o tâcı emîn ol her belâdan…

dizesi bunu çok beliğ bir şekilde ifade ediyor.

Türkçede AR kelimesiyle ifade edilen Haya,  “utanmak, çekinmek” anlamlarına gelir

İnsanı kötülükten alıkoyup iyiliğe yönelten fıtrî bir ahlâk özelliği dir hayâ,

Peygamberlerin temel vasıflarından biri olan hayâ ; onların gönderildikleri toplumlara ısrarla öğütledikleri ilk söz ilk  sünnet olagelmiştir.

Nitekim Hz. Peygamber şöyle buyurmuştur:

إِنَّمِمَّاأَدْرَكَالنَّاسُمِنْكَلاَمِالنُّبُوَّةِالأُولَى

“İnsanlık, ilk günden beri bütün peygamberlerin üzerinde ittifak ettikleri bir söz bilir:

إِذَالَمْتَسْتَحِىفَاصْنَعْمَاشِئْتَ

Şayet utanmıyorsan, dilediğini yap!”    ama sonunda cezasını da hesaba kat. 

Utanmayan insandan her şey beklenir. Ar damarı çatladıktan sonra insanın yapamayacağı hiçbir kötülük yoktur. Bu yüzden İnsan; pek çok kötülüklerden, insanlardan utandığı için vazgeçer.

İmam-ı Azam hamama gider. Yıkanmakta iken çırılçıplak bir adam gelir. İmam-ı Azam onu görünce gözlerini yumar. Adam hayasızın biridir. Üstelik alay eder:
- Ya İmam! Gözlerinin nurunu ne zaman aldılar?

- İmam-ı Azam bu münasebetsize şu cevabı verir:
- Senin haya perden kaldırılırken.
Haya perdesini kaldıranlar, Ar damarını çatlatanlar, iffet örtüsünü yırtanlar insanlardan utanmazlar.
Şair der ki:
“Gecelerin sonundan korkmuyorsan.    Her isteğini işle, utanmıyorsan.   Dünyada ve yaşayışta hayır kalmaz.
Hayâyı ortadan kaldırırsan.”

Ümmetin daima Allah’tan utanmasını arzu edilen Sevgili Peygamberimiz (sav) bir gün ashabına:

-   “Allah’tan gereği gibi utanınız” buyurmuştu.

Abdullah b. Mesud diyor ki:

-  Ya Rasulallah! Biz hamdolsun, Allah’tan gerçek anlamıyla utanıyoruz, dedik. Efendimiz şöyle buyurdu:

-  “Hayır, hakikat sizin anladığınız gibi değildir. Allah’tan gereği gibi utanamak; başı ve başta bulunan her şeyi, karnı ve karında bulunan her şeyi Allah’ın razı olmadığı her şeyden korumak, ayrıca ölümü, öldükten sonra çürümeyi daima hatırda tutmaktır. Ahireti isteyen kimse dünyanın fani zinetine aldanmaz ve terkeder. Kim bunu yaparsa Allah Teala’dan gereği gibi haya etmiş, utanmış olur. Tirmizi, Sıfatul Kıyame, 4/637

Abdullah b. Ömer (r.a.)’den rivayet edildiğene göre;

Rasül-i Ekrem (s.a.v.) utangaçlığının fazlalığı dolayısıyla kardeşini ikaz eden Ensar’dan bir adamın yanından geçti ve; “Onu bırak; varsın utansın”, dedi. “Zira haya imandandır” buyurdu.

دَعْهُفَإِنَّالْحَيَاءَمِنَالإِيمَانِ

Hayâ imandan olduğuna göre, hayâsız kimsenin ya imanı zayıftır veya hiç yoktur. Hayâdan nasibi olmayan bir kimsenin  “kalbim temizdir, imanım kuvvetlidir” demesinin asılsız olduğu anlaşılır.

Başkalarından utanan, toplumun tepkisinden  çekindiği için onların hoşlanmadığı söz ve fiilleri yapmaktan uzak duran bir insanın

aynı şekilde Allah’a karşı da hayâ göstermesi,yani utanıp çekinmesi rızasını kaybetmekten korktuğu için O’nun sevmediği amelleri terk etmesini gerekmez mi?

. Zira ayette :
اَلَمْ يَعْلَمْ بِاَنَّ اللّٰهَ يَرٰىۜ ﴿14﴾
“İnsan, Allah’ın kendisini gördüğünü bilmez mi?” [4] (Alak:96/14),

........ ۜ اِنَّ اللّٰهَ كَانَ عَلَيْكُمْ رَق۪يبًا ﴿1﴾
“Şüphesiz Allah, sizin üzerinizde her şeyi görüp gözetendir.” [5] (Nisa:4/1) 

Allah’tan Hayâ Etmek:

يَسْتَخْفُونَ مِنَ النَّاسِ وَلَا يَسْتَخْفُونَ مِنَ اللَّهِ وَهُوَ مَعَهُمْ إِذْ يُبَيِّتُونَ مَا لَا يَرْضَى مِنَ الْقَوْلِ وَكَانَ اللَّهُ بِمَا يَعْمَلُونَ مُحِيطًا

“Günahkârlar, insanlardan gizleniyorlar da Allah’tan gizlenmiyorlar. Halbuki Allah, geceleyin razı olmayacağı sözleri söyleyenlerle beraberdir. Allah onların bütün yaptıklarını ilmiyle kuşatmıştır.

Hadid suresi 4. Ayet-i kerime

وَهُوَمَعَكُمْأَيْنَمَاكُنتُمْوَاللَّهُبِمَاتَعْمَلُونَبَصِيرٌ

Nerede olsanız, Allah sizinle beraberdir. Allah, bütün yaptıklarınızı hakkıyla görendir.

İhsan üzere, yani Allah’ı görüyormuşçasına hareket ederek Allah’ın kendisini an be an gördüğü bilinciyle yaşayan kulun Allah’tan hayâ etmesi, onun her zaman ve mekânda takva sahibi bir mümin olmasını sağlar.

Ancak ahlâkî değerlerin giderek yozlaştığı günümüz toplumunda hayâ duygusu da eski değer ve kıymetini kaybetmeye başladı.

Öyle ki önceleri hayâ sahibi olan kişiler parmakla gösterilir  övülür, değerli görülürken, şimdilerde hayâlı olmak bir utanç bir eksiklik sanki kişilik bozukluğu  gibi algılanır hâle geldi.

Edebe ahlaka aykırı sözleri herkese karşı söyleyebilmek, ahlâksız davranışları alenî olarak işlemek, bazı çevrelerde, cesaretin, özgüvenin ve özgürlüğün en önemli göstergesi haline geldi .

Müminler için hayânın, sadece  onurlu bir yaşamın anahtarı olmanın da ötesinde kişinin imanını yansıtan ve onu Rabbi katında değerli kılan bir vasıf olduğu unutulmamalıdır. Zira Allah Resûlü şöyle buyurmuştur:

الْحَيَاءُمِنَالإِيمَانِوَالإِيمَانُفِىالْجَنَّةِ

“Hayâ imandan neşet eder, (ehl-i) iman da cennete gider.

Eski büyüklerden biri oğluna nasihat ederken şöyle dedi:

Yavrum, nefsin seni büyük bir günah işlemeye çağırınca gözlerini göğe çeviriver de orada bulunandan utan. Eğer böyle yapmazsan gözlerini yere doğru çeviriver de orada bulunanlardan utan. Eğer ne gökte olandan korkmaz ve ne de yerde bulunandan utanmazsan, o zaman kendini hayvanlardan biri olarak say.”