Aydın FİDAN
Köşe Yazarı
Aydın FİDAN
 

HZ. İBRAHİM VE HZ. İSMAİL

Hz. İbrahim, Hz. Nuh’un oğlu Sam’ın soyundan ve Hud peygamberin torunlarından Tarih veya Tareh diye anılan zatın oğludur.     Tareh, Nemrud tarafından puthaneye bekçi olarak görevlendirilmiş, bu yüzden kendisine büyük putun ismine nispeten Âzer denilmiştir. Nemrud’un Mezopotamya bölgesinde 500 yıl hüküm sürdüğü söylenir. Hz. İsa’nın doğumundan 2122 yıl önce dünyaya gelen Hz. İbrahim’in Harran ve Nahur isimli iki kardeşi vardır. Tanrılık iddiasında bulunan Nemrud, kuraklık zamanlarında ‘Rabbiniz kimdir?’ diye sorar ‘Sensin’ diyenlere buğday verir, demeyene vermezdi.       Nemrud’un kavmi yıldızlar adına yeryüzünde bir put dikip tapar, onların kendilerine şefaatçi olacağına inanırlardı. Babil’de zulüm ve küfür idaresi hakimdi.        Hz. İbrahim’in doğumuna yakın kâhinler Nemrud’a gelerek “Yıldızlardan anladığımız kadarıyla senin ülkende bir çocuk dünyaya gelecek ve insanların dinlerini değiştirecek. Aynı zamanda saltanatının sonunu getirecek. Onun için doğacak bütün erkek çocukların öldürülmesini emret.” diye telkinde bulundular.       Nemrud, doğacak erkek çocukların öldürülmesi her yere gözcüler dikti. Hamile kadınlar tespit edildi, doğumu yaklaşanlar zindana atıldı. Hamile olduğu anlaşılamayan Âzer’in karısı saraya götürüldüyse de serbest bırakıldı.       Âzer, doğum yapacak karısını alıp gözden uzağa kaçtı. Bir mağaraya sakladığı karısının ihtiyaçlarını gizlice karşılayan Âzer, doğum gerçekleşene kadar bu durumu böyle devam ettirdi.        Hz. İbrahim, Muharrem ayının 10. günü mağarada dünyaya geldi. 15 ay bu mağarada saklanan İbrahim, mucizevî bir şekilde hızlıca büyüdü. Daha sonra Nemrud’un şerrinden emin olununca mağaradan çıkıldı. Çocukluk çağının son evrelerinde annesine birgün; “Anneciğim, benim Rabbim kimdir?” diye sormuştu. “Benim.” diyen annesine, “Senin Rabbin kim?” diye sordu İbrahim. “Baban.” cevabını veren annesine bu defa, “Babamın Rabbi kimdir?” diye sordu. Telaşlanan annesi hemen “Sus!” diyerek onu susturmuştu. Kocasına, “İnsanların dinini değiştirecek çocuk herhalde senin çocuğundur.” diyen anneyi haklı çıkaran bir soru da bu sefer babaya gelmişti, “Baba, senin Rabbin kimdir?” “Nemrud” cevabını veren babaya can alıcı soru gelmişti; “Peki, Nemrud’un Rabbi kimdir?” Telaşlanan baba Âzer, hemen oğlunu susturmuştu.      Put imalatçısı Âzer, birgün İbrahim’i de diğer kardeşleri gibi pazara put satması için gönderdi. Putların boynuna geçirdiği iple onları yollarda süründüren İbrahim, bir yandan da, “Fayda ve zarar vermekten aciz putları kim alır?” diye de bağırıyordu. Putları satın almak bir yana İbrahim’den uzak duran halk, başlarına bir bela geleceği endişesine kapılıyordu. İbrahim, kardeşlerinin aksine akşamları eve eli boş dönüyor, hiç put satamıyordu.   İBRAHİM DEMEK ARAYIŞ DEMEKTİR İbrahim, aynı zamanda bir arayışın hikâyesidir.. Aklın sınırlarının tükendiği, sonrasında kalbin, teslimiyetin devreye girdiği bir arayış... Gece, üstünü örtüp bürüyünce bir yıldız gördü ve “Bu benim rabbimdir.” dedi. Fakat yıldız kaybolunca, “Ben kaybolup gidenleri sevmem.” diye söylendi. Ardından ayın doğduğunu görünce heyecanlanarak, “Bu, evet bu benim Rabbim!” dedi. Ancak gün ışıyıp kayboluverince, “Bak işte bu da kaybolup gitti.” diye hayıflandı. Sonra güneşin doğuşuyla yeniden heyecanlandı, “İşte bu benim rabbim, çünkü ne de büyük.” dedi. O da kaybolunca durup düşünmeye başladı İbrahim. “Yıldızlar, ay ve güneş bile kaybolup gidiyorsa ve bunlar birer canlı değilse, o halde bunları da çıkarıp kaybeden mutlak bir varlık, irade olmalı.” Nihayet arayışının sonunda bir yaratıcıyı bulmanın, O’na gönülden bağlanmanın huzur ve mutluluğuyla dolmuştu.   PEYGAMBERLİĞİ Kendisine Cebrail tarafından peygamberlik görevi verilince ilk olarak babasıyla işe başladı; “Babacığım! Görmeyen, işitmeyen, sana gelecek belayı geri çeviremeyen şeylere tapıp durma. İbadete layık olan yalnız Allah’tır. Babacığım! Allah’ın bir olduğu, hiçbir ortağının olmadığı bana vahyedilmiştir. Şu halde bana uy ki sana doğru yolu göstereyim. Oğlun olsam da fazilet Allah’ın takdiriyledir. Onu dilediğine verir.” (Meryem Suresi, 42-43)   Yıldızlara tapan kavmine uyarıda bulunan İbrahim; “Ey kavmim! Ben, sizin Alah’a ortak koştuğunuz şeylerden uzağım. Ben bütün batıl dinlerden uzak ve Allah’ı bir tanıyıcı olarak, gökleri ve yeri yaratana yüzümü çevirdim; ben Allah’a ortak koşanlardna değilim.” dedi.   PUTLARI KIRMASI    Babil halkı bir bayram günü toplanmışken Hz. İbrahim de orada hazır bulunmuştu. Kestikleri kurbanları putların önüne koyup eğlenen halk sonrasında gelip bu yiyecekleri yerlerdi. Halk, bayram yerinde eğlendiği sırada Hz. İbrahim, geride kalıp önlerine yiyecek konulmuş olan putlara, “Benden çekinmeyin, haydi yiyi.” dedikten sonra baltayı alıp hepsini yere serdi. En büyüğüne ise dokunmayarak baltayı onun boynuna astı.      Şenlikten dönen halk şaşkınlık içinde, “Tanrılarımıza bunu kim yaptı?” diyerek bağrıştılar.      İlk şüpheli olarak İbrahim’e döndüklerinde aldıkları cevap; “Bakın, bunu yapsa yapsa şu büyükleri yapmıştır. Eğer konuşabiliyorsa kendisine sorun. Bu büyük olan, küçüklere tapmanıza öfkelenmiş olabilir.”    “Bunların cansız olduğunu sen de bilirsin.” cevabı üzerine mesajını veren Hz. İbrahim, “Öyleyse Allah’ı bırakıp da size ne bir fayda ne de bir zarar verebilen cansız varlıklara ne diye tapıyorsunuz? Hâlâ akıllanmayacak mısınız? Size de Allah’tan başka taptıklarınıza da yıh olsun!” dedi.    Bunun üzerine zindana atılan İbrahim, ikna edilmek üzere Nemrud’un huzuruna çıkarıldı.    Nemrud’un, “Senin taptığın ve halkı ona çağırdığın rabbin kimdir, anlat bakalım?” sorusun üzerine Hz. İbrahim, “Benim Rabbim hem diriltir hem de öldürür!” dedi.    Bunun üzerine zindandan iki mahkumu getirtip birinin öldürülmesini diğerinin bağışlanmasını emretti.    “Gördün mü ben de öldürüp dirilttim. O halde rabbiniz benim!” dedi.    Hz. İbrahim, “Benim Rabbim güneşi doğudan getiriyor, haydi sen de onu batıdan getir.” deyince şaşkınla ne diyeceğini bilemeyen Nemrud, ilahlık davasında yalanının ortaya çıkmasına çok öfkelendi. İbrahim’i öldürmeye hem de halka ibret olacak şekilde cezalandırmaya karar verdi.    Üç ay süren bir odun toplamanın sonunda büyük bir ateş yakıldı. Kor ateşten bir dağ ortaya çıkınca Hz. İbrahim’i dev bir mancınığa bağladılar.    Allah’a sığınıp sükûnetle bekleyen İbrahim, ipleri kendi elleriyle kesen Nemrud’un hamlesiyle ateşe doğru fırlatıldı.    İşte o anda ilahi buyruk devreye girdi;    “Ey ateş! İbrahim’e karşı serin ve zararsız ol!” Ateş, Yüce Allah’ın buyurduğu gibi oldu. Sıcaklık ve yakıcı tabiati giderlip, ateş bir ışık haline getirildi. Ateş sadece İbrahim’in bağlandığı ipleri yaktı. Yedi gün ateşin içinde kalan İbrahim’in yanmadığını gören Nemrud, mücadeleden vazgeçti. Bütün bu olanları gören halktan çok az kısmı imana geldi. Yüce Allah, mü’minlerle birlikte Hz. İbrahim’in oradan ayrılmasını vahyetti.       Daha sonra Babil, şiddetli bir depremle yerle bir edildi. Halkın çoğu yıkıntılar arasında can verirken, sinek istilası yaşandı. Kulağına giren bir sinek yüzünden, Nemrut kafasını sığındığı kalesinin duvarlarına vura vura can verdi.   HİCRET Hz. İbrahim, büyüdüğü toprakları terk ederek çok ülke dolaştı. Her geçtiği memlekette, “Yeri ve gökleri yaratan Allah’an başkasına ibadet etmeyin. Evrenin yaratıcısı O’dur, neyin iyi neyin kötü olduğunu da O bildirir.” diyerek davette bulundu. Sonunda Filistin’e yerleşen Hz. İbrahim, kendisine bir evlat nasip etmesi için Allah’a yalvardı.      Hanımı Sâre, çocuğu olmadığı için cariyesi Hacer’le evlendirmişti Hz. İbrahim’i. Duası kabul olunan Hz. İbrahim’in önce Hâcer annemizden İsmail adında bir oğlu dünyaya geldi. Yıllar sonra Sâre annemizden de İshak adında bir oğlu daha doğdu. İki hanımı arasında kalan Hz. İbrahim’e, Hâcer annemizi ve oğlu İsmail’i bugünkü Mekke’nin bulunduğu yere götürüp yerleştirmesi vahyedildi.       Çölde bir ağacın yanına onları bırakıp dönerken Hacer seslendi; “Ey İbrahim! Bizi ıssız vadiye bırakıp nereye gidiyorsun?” Geri dönüp bakmadan yoluna devam eden Hz. İbrahim’e tekrar seslenen Hacer, “Yoksa bizi burada bırakmanı Allah’mı emretti?” Bunun üzerine duraklayan İbrahim, “Evet.” diye cevap verdi. Hacer, bunun üzerine, “Öyleyse Allah bize yeter. O bizi korur, başıboş bırakmaz.” diyerek metanetini sergiledi.      Hz. İbrahim, onları bırakıp giderken Seniyye tepesinde Kâbe’ye yüzünü dönerek şöyle dua etti; “Ya Rabbi! Mekke’yi felaket ve düşmanlardan koru. Emin bir belde eyle. Beni ve evlatlarımı da putlara tapmaktan uzak eyle.”   ZEMZEM Issız topraklarda Hâcer ve İsmail yapayalnız kalmışlardı. Hurma ağacının dallarıyla bir kulübecik oluşturan Hacer, yavrusuyla burayı mesken edindi. Bir süre sonra erzakları ve suları tükendi. Yavrusu İsmail’in susuzluktan helak olmasına dayanamayan Hacer, su aramak için daha sonra Safa ve Merve olarak adlandırılacak iki tepe arasında koşturmaya başladı.      Yedi defa gidip geldi, bugün hacıların yaptıkları gibi. Yedinci dönüşünde kulağına bir ses geldi. Baktığı yönde Cebrail’in kanadıyla yeri kazdığını gördü. Bir süre sonra Zemzem kuyusunun olduğu yerden su fışkırarak akmaya başladı. Telaşla suyu tutmaya, biriktirmeye çalışan Hacer’e, Cebrail, “Sakın korkma. Burada Allah’ın evi vardır. O evi bu çocukla babası inşa edecektir. Cenabı Hakk, bu çocuğun neslini hiç bir zaman kesintiye uğratmayacaktır.” dedi.   HZ. İSMAİL VE KURBAN Hz. İbrahim bir süre sonra geldiği Mekke’de rüyasında oğlu İsmail’i kurban ettiğini görmeye başladı. Bunun ilahi bir emir olduğunu anlayan İbrahim, oğluyla imtihan edildiğinin farkındaydı. Bu emri nasılı yerine getireceği ve İsmail’e konuyu nasıl izah edeceği hususunda düşünüp duruyordu. Bir gün Mina yakınlarında İsmail’e konuyu açtı ve bunun Allah’ın emri olduğunu izah etti. Hiçbir tereddüt göstermeyen Hz. İsmail, “Babacığım! Emrolunduğunu yap. İnşallah beni sabredenlerden bulacaksın.” dedi. Hz. İbrahim, İsmail’i kurban etmek için giderken yolda şeytan vesvese ile telkinlerde bulunarak gördüğü rüyaların rahmanî olamayacağını fısıldayıp O’nu vazgeçirmeye çalıştı.       Babasına etki edemeyen şeytan bu defa İsmail’e yönelip, annesinin çok üzüleceğini, bu emrin uygulanamayacağını fısıldayıp durdu. Şeytana yedi taş atıp kovan İsmail, nihayet Mina’da sağ yanı üzerine yatırılıp boğazına bıçak bir defa çalındığında kesmedi. Babasına, kendisini yüzüstü yatırmasını, böylece daha az etkileneceğini söyleyen İsmail’i yine bıçak kesmedi. Başını yukarı bakan Hz. İbrahim, Cebrail’in bir koçla geldiğini gördü. Oğlu yerine bunu kurban etmesini söyleyen Cebrail’in dediğini yapan Hz. İbrahim, ‘Bismillah’ diyerek koçu kurban etti. Cenabı Allah’a şükreden Hz. İbrahim, böylelikle evlatla imtihanı kazanmış oldu.     Bir süre sonra meleklerin haber verdiği gibi Sâre annemiz hamile kaldı ve Hz. İshak dünyaya geldi. Hz. İbrahim, İsmail’le birlikte Kâbe’yi yeniden kaybolmuş temellerini ortaya çıkararak inşa etti. Tarih boyunca, tahrip olan Kâbe, çeşitli kavim ve milletler tarafından yeniden onarılmıştır. Kâbe’nin inşasından sonra insanları Hac yapmaya davet eden Hz. İbrahim, 200 yaşındayken Kudüs yakınlarındaki Habrun kasabasında vefat etti. Burası halen Halilürrahman diye anılmaktadır.   HZ. İSMAİL’İN PEYGAMBERLİĞİ Babasının vefatından sonra gerek Kâbe ve gerekse Hacc ibadetine ait hizmetleri yürüten Hz.İsmail, Kâbe’ye ilk örtüyü örten kişidir.     Savaşçılık, okçuluk, güreşçilik, ata binicilik ve avcılık gibi meziyetleri bulunan Hz. İsmail, sabır ve teslimiyetin üstün bir örneğini temsil etmekteydi. Mekke ve çevresindeki kavimlere 50 yıla yakın davet görevini yerine getiren Hz. İsmail, günahkârları Mekke harem bölgesinden sürüp çıkaran ilk zattır. 137 yaşında vefat eden Hz. İsmail, Hicr bölgesinde medfun bulunan annesi Hz. Hacer’in yanına defnedildi.
Ekleme Tarihi: 04 Temmuz 2022 - Pazartesi

HZ. İBRAHİM VE HZ. İSMAİL

Hz. İbrahim, Hz. Nuh’un oğlu Sam’ın soyundan ve Hud peygamberin torunlarından Tarih veya Tareh diye anılan zatın oğludur.

    Tareh, Nemrud tarafından puthaneye bekçi olarak görevlendirilmiş, bu yüzden kendisine büyük putun ismine nispeten Âzer denilmiştir. Nemrud’un Mezopotamya bölgesinde 500 yıl hüküm sürdüğü söylenir.

Hz. İsa’nın doğumundan 2122 yıl önce dünyaya gelen Hz. İbrahim’in Harran ve Nahur isimli iki kardeşi vardır.

Tanrılık iddiasında bulunan Nemrud, kuraklık zamanlarında ‘Rabbiniz kimdir?’ diye sorar ‘Sensin’ diyenlere buğday verir, demeyene vermezdi.

      Nemrud’un kavmi yıldızlar adına yeryüzünde bir put dikip tapar, onların kendilerine şefaatçi olacağına inanırlardı. Babil’de zulüm ve küfür idaresi hakimdi.

       Hz. İbrahim’in doğumuna yakın kâhinler Nemrud’a gelerek “Yıldızlardan anladığımız kadarıyla senin ülkende bir çocuk dünyaya gelecek ve insanların dinlerini değiştirecek. Aynı zamanda saltanatının sonunu getirecek. Onun için doğacak bütün erkek çocukların öldürülmesini emret.” diye telkinde bulundular.

      Nemrud, doğacak erkek çocukların öldürülmesi her yere gözcüler dikti. Hamile kadınlar tespit edildi, doğumu yaklaşanlar zindana atıldı. Hamile olduğu anlaşılamayan Âzer’in karısı saraya götürüldüyse de serbest bırakıldı.

      Âzer, doğum yapacak karısını alıp gözden uzağa kaçtı. Bir mağaraya sakladığı karısının ihtiyaçlarını gizlice karşılayan Âzer, doğum gerçekleşene kadar bu durumu böyle devam ettirdi.

       Hz. İbrahim, Muharrem ayının 10. günü mağarada dünyaya geldi. 15 ay bu mağarada saklanan İbrahim, mucizevî bir şekilde hızlıca büyüdü. Daha sonra Nemrud’un şerrinden emin olununca mağaradan çıkıldı.

Çocukluk çağının son evrelerinde annesine birgün;

“Anneciğim, benim Rabbim kimdir?” diye sormuştu.

“Benim.” diyen annesine, “Senin Rabbin kim?” diye sordu İbrahim.

“Baban.” cevabını veren annesine bu defa, “Babamın Rabbi kimdir?” diye sordu.

Telaşlanan annesi hemen “Sus!” diyerek onu susturmuştu.

Kocasına, “İnsanların dinini değiştirecek çocuk herhalde senin çocuğundur.” diyen anneyi haklı çıkaran bir soru da bu sefer babaya gelmişti, “Baba, senin Rabbin kimdir?”

“Nemrud” cevabını veren babaya can alıcı soru gelmişti; “Peki, Nemrud’un Rabbi kimdir?”

Telaşlanan baba Âzer, hemen oğlunu susturmuştu.

     Put imalatçısı Âzer, birgün İbrahim’i de diğer kardeşleri gibi pazara put satması için gönderdi. Putların boynuna geçirdiği iple onları yollarda süründüren İbrahim, bir yandan da, “Fayda ve zarar vermekten aciz putları kim alır?” diye de bağırıyordu.

Putları satın almak bir yana İbrahim’den uzak duran halk, başlarına bir bela geleceği endişesine kapılıyordu. İbrahim, kardeşlerinin aksine akşamları eve eli boş dönüyor, hiç put satamıyordu.

 

İBRAHİM DEMEK ARAYIŞ DEMEKTİR

İbrahim, aynı zamanda bir arayışın hikâyesidir.. Aklın sınırlarının tükendiği, sonrasında kalbin, teslimiyetin devreye girdiği bir arayış...

Gece, üstünü örtüp bürüyünce bir yıldız gördü ve “Bu benim rabbimdir.” dedi.

Fakat yıldız kaybolunca, “Ben kaybolup gidenleri sevmem.” diye söylendi.

Ardından ayın doğduğunu görünce heyecanlanarak, “Bu, evet bu benim Rabbim!” dedi.

Ancak gün ışıyıp kayboluverince, “Bak işte bu da kaybolup gitti.” diye hayıflandı.

Sonra güneşin doğuşuyla yeniden heyecanlandı, “İşte bu benim rabbim, çünkü ne de büyük.” dedi. O da kaybolunca durup düşünmeye başladı İbrahim.

“Yıldızlar, ay ve güneş bile kaybolup gidiyorsa ve bunlar birer canlı değilse, o halde bunları da çıkarıp kaybeden mutlak bir varlık, irade olmalı.”

Nihayet arayışının sonunda bir yaratıcıyı bulmanın, O’na gönülden bağlanmanın huzur ve mutluluğuyla dolmuştu.

 

PEYGAMBERLİĞİ

Kendisine Cebrail tarafından peygamberlik görevi verilince ilk olarak babasıyla işe başladı;

“Babacığım! Görmeyen, işitmeyen, sana gelecek belayı geri çeviremeyen şeylere tapıp durma. İbadete layık olan yalnız Allah’tır. Babacığım! Allah’ın bir olduğu, hiçbir ortağının olmadığı bana vahyedilmiştir. Şu halde bana uy ki sana doğru yolu göstereyim. Oğlun olsam da fazilet Allah’ın takdiriyledir. Onu dilediğine verir.”

(Meryem Suresi, 42-43)

 

Yıldızlara tapan kavmine uyarıda bulunan İbrahim;

“Ey kavmim! Ben, sizin Alah’a ortak koştuğunuz şeylerden uzağım. Ben bütün batıl dinlerden uzak ve Allah’ı bir tanıyıcı olarak, gökleri ve yeri yaratana yüzümü çevirdim; ben Allah’a ortak koşanlardna değilim.” dedi.

 

PUTLARI KIRMASI

   Babil halkı bir bayram günü toplanmışken Hz. İbrahim de orada hazır bulunmuştu. Kestikleri kurbanları putların önüne koyup eğlenen halk sonrasında gelip bu yiyecekleri yerlerdi.

Halk, bayram yerinde eğlendiği sırada Hz. İbrahim, geride kalıp önlerine yiyecek konulmuş olan putlara, “Benden çekinmeyin, haydi yiyi.” dedikten sonra baltayı alıp hepsini yere serdi. En büyüğüne ise dokunmayarak baltayı onun boynuna astı.

     Şenlikten dönen halk şaşkınlık içinde, “Tanrılarımıza bunu kim yaptı?” diyerek bağrıştılar.

     İlk şüpheli olarak İbrahim’e döndüklerinde aldıkları cevap; “Bakın, bunu yapsa yapsa şu büyükleri yapmıştır. Eğer konuşabiliyorsa kendisine sorun. Bu büyük olan, küçüklere tapmanıza öfkelenmiş olabilir.”

   “Bunların cansız olduğunu sen de bilirsin.” cevabı üzerine mesajını veren Hz. İbrahim, “Öyleyse Allah’ı bırakıp da size ne bir fayda ne de bir zarar verebilen cansız varlıklara ne diye tapıyorsunuz? Hâlâ akıllanmayacak mısınız? Size de Allah’tan başka taptıklarınıza da yıh olsun!” dedi.

   Bunun üzerine zindana atılan İbrahim, ikna edilmek üzere Nemrud’un huzuruna çıkarıldı.

   Nemrud’un, “Senin taptığın ve halkı ona çağırdığın rabbin kimdir, anlat bakalım?” sorusun üzerine Hz. İbrahim, “Benim Rabbim hem diriltir hem de öldürür!” dedi.

   Bunun üzerine zindandan iki mahkumu getirtip birinin öldürülmesini diğerinin bağışlanmasını emretti.

   “Gördün mü ben de öldürüp dirilttim. O halde rabbiniz benim!” dedi.

   Hz. İbrahim, “Benim Rabbim güneşi doğudan getiriyor, haydi sen de onu batıdan getir.” deyince şaşkınla ne diyeceğini bilemeyen Nemrud, ilahlık davasında yalanının ortaya çıkmasına çok öfkelendi. İbrahim’i öldürmeye hem de halka ibret olacak şekilde cezalandırmaya karar verdi.

   Üç ay süren bir odun toplamanın sonunda büyük bir ateş yakıldı. Kor ateşten bir dağ ortaya çıkınca Hz. İbrahim’i dev bir mancınığa bağladılar.

   Allah’a sığınıp sükûnetle bekleyen İbrahim, ipleri kendi elleriyle kesen Nemrud’un hamlesiyle ateşe doğru fırlatıldı.

   İşte o anda ilahi buyruk devreye girdi;

   “Ey ateş! İbrahim’e karşı serin ve zararsız ol!”

Ateş, Yüce Allah’ın buyurduğu gibi oldu. Sıcaklık ve yakıcı tabiati giderlip, ateş bir ışık haline getirildi. Ateş sadece İbrahim’in bağlandığı ipleri yaktı. Yedi gün ateşin içinde kalan İbrahim’in yanmadığını gören Nemrud, mücadeleden vazgeçti. Bütün bu olanları gören halktan çok az kısmı imana geldi. Yüce Allah, mü’minlerle birlikte Hz. İbrahim’in oradan ayrılmasını vahyetti.

      Daha sonra Babil, şiddetli bir depremle yerle bir edildi. Halkın çoğu yıkıntılar arasında can verirken, sinek istilası yaşandı. Kulağına giren bir sinek yüzünden, Nemrut kafasını sığındığı kalesinin duvarlarına vura vura can verdi.

 

HİCRET

Hz. İbrahim, büyüdüğü toprakları terk ederek çok ülke dolaştı. Her geçtiği memlekette, “Yeri ve gökleri yaratan Allah’an başkasına ibadet etmeyin. Evrenin yaratıcısı O’dur, neyin iyi neyin kötü olduğunu da O bildirir.” diyerek davette bulundu.

Sonunda Filistin’e yerleşen Hz. İbrahim, kendisine bir evlat nasip etmesi için Allah’a yalvardı.

     Hanımı Sâre, çocuğu olmadığı için cariyesi Hacer’le evlendirmişti Hz. İbrahim’i. Duası kabul olunan Hz. İbrahim’in önce Hâcer annemizden İsmail adında bir oğlu dünyaya geldi. Yıllar sonra Sâre annemizden de İshak adında bir oğlu daha doğdu.

İki hanımı arasında kalan Hz. İbrahim’e, Hâcer annemizi ve oğlu İsmail’i bugünkü Mekke’nin bulunduğu yere götürüp yerleştirmesi vahyedildi.

      Çölde bir ağacın yanına onları bırakıp dönerken Hacer seslendi; “Ey İbrahim! Bizi ıssız vadiye bırakıp nereye gidiyorsun?” Geri dönüp bakmadan yoluna devam eden Hz. İbrahim’e tekrar seslenen Hacer, “Yoksa bizi burada bırakmanı Allah’mı emretti?” Bunun üzerine duraklayan İbrahim, “Evet.” diye cevap verdi. Hacer, bunun üzerine, “Öyleyse Allah bize yeter. O bizi korur, başıboş bırakmaz.” diyerek metanetini sergiledi.

     Hz. İbrahim, onları bırakıp giderken Seniyye tepesinde Kâbe’ye yüzünü dönerek şöyle dua etti; “Ya Rabbi! Mekke’yi felaket ve düşmanlardan koru. Emin bir belde eyle. Beni ve evlatlarımı da putlara tapmaktan uzak eyle.”

 

ZEMZEM

Issız topraklarda Hâcer ve İsmail yapayalnız kalmışlardı. Hurma ağacının dallarıyla bir kulübecik oluşturan Hacer, yavrusuyla burayı mesken edindi. Bir süre sonra erzakları ve suları tükendi. Yavrusu İsmail’in susuzluktan helak olmasına dayanamayan Hacer, su aramak için daha sonra Safa ve Merve olarak adlandırılacak iki tepe arasında koşturmaya başladı.

     Yedi defa gidip geldi, bugün hacıların yaptıkları gibi. Yedinci dönüşünde kulağına bir ses geldi. Baktığı yönde Cebrail’in kanadıyla yeri kazdığını gördü. Bir süre sonra Zemzem kuyusunun olduğu yerden su fışkırarak akmaya başladı. Telaşla suyu tutmaya, biriktirmeye çalışan Hacer’e, Cebrail, “Sakın korkma. Burada Allah’ın evi vardır. O evi bu çocukla babası inşa edecektir. Cenabı Hakk, bu çocuğun neslini hiç bir zaman kesintiye uğratmayacaktır.” dedi.

 

HZ. İSMAİL VE KURBAN

Hz. İbrahim bir süre sonra geldiği Mekke’de rüyasında oğlu İsmail’i kurban ettiğini görmeye başladı. Bunun ilahi bir emir olduğunu anlayan İbrahim, oğluyla imtihan edildiğinin farkındaydı. Bu emri nasılı yerine getireceği ve İsmail’e konuyu nasıl izah edeceği hususunda düşünüp duruyordu.

Bir gün Mina yakınlarında İsmail’e konuyu açtı ve bunun Allah’ın emri olduğunu izah etti. Hiçbir tereddüt göstermeyen Hz. İsmail, “Babacığım! Emrolunduğunu yap. İnşallah beni sabredenlerden bulacaksın.” dedi.

Hz. İbrahim, İsmail’i kurban etmek için giderken yolda şeytan vesvese ile telkinlerde bulunarak gördüğü rüyaların rahmanî olamayacağını fısıldayıp O’nu vazgeçirmeye çalıştı.

      Babasına etki edemeyen şeytan bu defa İsmail’e yönelip, annesinin çok üzüleceğini, bu emrin uygulanamayacağını fısıldayıp durdu. Şeytana yedi taş atıp kovan İsmail, nihayet Mina’da sağ yanı üzerine yatırılıp boğazına bıçak bir defa çalındığında kesmedi. Babasına, kendisini yüzüstü yatırmasını, böylece daha az etkileneceğini söyleyen İsmail’i yine bıçak kesmedi. Başını yukarı bakan Hz. İbrahim, Cebrail’in bir koçla geldiğini gördü. Oğlu yerine bunu kurban etmesini söyleyen Cebrail’in dediğini yapan Hz. İbrahim, ‘Bismillah’ diyerek koçu kurban etti. Cenabı Allah’a şükreden Hz. İbrahim, böylelikle evlatla imtihanı kazanmış oldu.

    Bir süre sonra meleklerin haber verdiği gibi Sâre annemiz hamile kaldı ve Hz. İshak dünyaya geldi.

Hz. İbrahim, İsmail’le birlikte Kâbe’yi yeniden kaybolmuş temellerini ortaya çıkararak inşa etti. Tarih boyunca, tahrip olan Kâbe, çeşitli kavim ve milletler tarafından yeniden onarılmıştır.

Kâbe’nin inşasından sonra insanları Hac yapmaya davet eden Hz. İbrahim, 200 yaşındayken Kudüs yakınlarındaki Habrun kasabasında vefat etti. Burası halen Halilürrahman diye anılmaktadır.

 

HZ. İSMAİL’İN PEYGAMBERLİĞİ

Babasının vefatından sonra gerek Kâbe ve gerekse Hacc ibadetine ait hizmetleri yürüten Hz.İsmail, Kâbe’ye ilk örtüyü örten kişidir.

    Savaşçılık, okçuluk, güreşçilik, ata binicilik ve avcılık gibi meziyetleri bulunan Hz. İsmail, sabır ve teslimiyetin üstün bir örneğini temsil etmekteydi.

Mekke ve çevresindeki kavimlere 50 yıla yakın davet görevini yerine getiren Hz. İsmail, günahkârları Mekke harem bölgesinden sürüp çıkaran ilk zattır. 137 yaşında vefat eden Hz. İsmail, Hicr bölgesinde medfun bulunan annesi Hz. Hacer’in yanına defnedildi.

Yazıya ifade bırak !
Okuyucu Yorumları (0)

Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.

Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve karacabeyhaber.com sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerezler kullanılmaktadır, sitemizi kullanarak çerezleri kabul etmiş saylırsınız.

deneme bonusu veren siteler https://playdotjs.com/ deneme bonusu veren bahis siteleri Bonusverensiteler deneme bonusu veren siteler meritking kingroyal deneme bonusu veren siteler güzel sözler deneme bonusu veren siteler casinorulet.com casino siteleri