Nureddin ÇINAR
Köşe Yazarı
Nureddin ÇINAR
 

İstanbul Sözleşmesi neden tartışmalıdır? (2)

Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı tarafından gerçekleştirilen Türkiye'de Kadına Yönelik Aile İçi Şiddet Araştırması'nda duygusal şiddet/istismar kapsamında “kadınları kontrol etmeye yönelik davranışlar” da tanımlanarak bir kişinin eşinin kıyafetlerine "karışması" ya da facebook ve twitter hesabına "karışması" şiddet olarak yer almıştır. Bunlar şiddetin araçsallaştırılarak, aile ilişkilerinin ve aile temelli toplumsal yapının değiştirilmeye çalışıldığını göstermektedir. Aile kurumundaki karşılıklı sorumluluklar yok sayılmakta, eşler sadece bireysellikleriyle ele alınmaktadır. Ayrıca sözleşme 18 yaşın altındaki kız çocuklarını da kadın olarak tanımlamaktadır (Madde 3, Tanımlar, f bendi). Bu tanımlamayla neyin amaçlandığı ne sözleşme metninde, ne de açıklayıcı metinde ifade edilmemiştir.  4.Ayrımcılık Yapılmaması Adına Cinsel Yönelim ve Cinsel Kimlik Kavramları Legalleştirilmektedir    Toplumsal cinsiyet kavramı pek çok farklı bağlamda, daha geniş içeriklerde kullanılabilmektedir. Toplumsal cinsiyet ile ilgili metinlerde cinsel kimlik ve cinsel yönelim de ele alınan ve savunulan olgulardır. Bu durum İstanbul Sözleşmesi'nde de görülmektedir. Sözleşmenin Temel Haklar, Eşitlik ve Ayrım Gözetmeme (Madde 4), 3. bendinde “Özellikle mağdurların haklarını korumaya yönelik önlemler olmak üzere, işbu Sözleşme hükümlerinin cinsiyet, toplumsal cinsiyet, ırk, renk, dil, din, siyasi veya başka görüşe sahip olma, ulusal veya sosyal menşe, bir ulusal azınlıkla bağ, mülkiyet, doğum, cinsel yönelim, cinsel kimlik, yaş, sağlık durumu, engellilik, medeni hal, göçmen ya da mülteci olma durumu veya başka statüler temelinde herhangi bir ayrımcılık olmaksızın Taraflarca uygulanması güvence altına alınmıştır.” denmektedir. Sözleşme hükümlerinde cinsel yönelim ve cinsel kimliğe yönelik ayrım yapılmaması adına, bu olgular legallik elde etmiştir. LGBTİ örgütleri bu sözleşmeye dayanarak, siyasi iktidarın LGBTİ haklarına dair ifadelerin ve statülerin anayasallaştırılması ve yasallaştırılması konusunda hukuki yükümlülüğü olduğunu ifade etmektedir.    Sözleşmede ifade edilen cinsel yönelim ve cinsel kimlik ifadeleri, Avrupa Konseyi'nce hazırlanan Sözleşme'nin açıklayıcı metni olan “The Council of Europe Convention on Preventing and Combating Violence against Women and Domestic Violence (Istanbul Convention): Questions and answers” da tanımlanmıştır. Buna göre sözleşmede geçen cinsel yönelim ve cinsel kimlik ifadeleriyle lezbiyen, biseksüel, gay ve trans bireylerin şiddetten korunmasının amaçlandığı belirtilmiştir. Yine bu metinde Avrupa Konseyi Bakanlar Komitesinin üye devletlere gönderdiği, “Cinsel Yönelim veya Toplumsal Cinsiyet Kimliğine Dayalı Ayrımcılıkla Mücadeleye İlişkin Tedbirlerle İlgili CM/Rec(2010)5 sayılı Tavsiye Kararı”na atıf yapılmıştır. Bu tavsiye kararında LGBTİ olarak ifade edilen bireylere yönelik pek çok güvence sağlanmıştır. Bunlardan bazıları örgütlenme özgürlüğü, fon kaynaklarına ulaşımda ayrımcılık yapılmaması, barışçıl toplanma özgürlüğünün etkili biçimde kullanılması için uygun tedbirlerinin alınması, kamu ahlakı/kamu düzeni gibi gerekçelerin suiistimalinin engellenmesi, okul müfredatına ve eğitim malzemelerine cinsel yönelim ve toplumsal cinsiyet kimliğiyle ilgili bilgilerin dâhil edilerek, öğrencilerin kendi cinsel yönelimleri ve toplumsal cinsiyet kimliklerine uygun biçimde yaşamalarının mümkün kılınmasıdır. Bunlarla birlikte tavsiye kararında toplumsal cinsiyet “yeniden belirlenen” (gender reassignment) ifadesiyle de ele alınarak, translık durumuna ilişkin hakları açıklamaktadır  5.İstanbul Sözleşmesi, Şiddetin Önemli Bileşenlerini Görmezden Gelmektedir    Sözleşme kadına yönelik şiddeti sadece toplumsal cinsiyet perspektifi üzerinden açıklamaktadır. Sözleşmenin Giriş bölümünde de “Kadına karşı şiddetin yapısal özelliği toplumsal cinsiyete dayanmaktadır” denmektedir. “Kadına Yönelik Şiddet ve Aile İçi Şiddetin Önlenmesi” ismindeki bu belgede şiddeti önlemeye ilişkin tüm önlemler toplumsal cinsiyet eşitliğinin sağlanmasına yöneliktir. Literatürde kadına yönelik şiddete ilişkin tanımlanan risk faktörlerinin hiç birine yer verilmemiştir. Çocuklukta kötü muameleye maruz kalma, alkol ve uyuşturucu madde kullanımı, psikiyatrik bozukluklar, kumar gibi şiddeti önemli oranda artırdığı bilimsel olarak tespit edilen risk faktörlerine değinilmemiştir. DSÖ'ye göre şiddeti uygulayan için 25, kurbanlar için 27 risk faktörü tanımlanmıştır. Alkol kötüye kullanımı veya bağımlılığında hiç tanı almayanlara oranla saldırganlık yaygınlığının 12 kat; madde bağımlılığında ise 16 kat daha fazla olduğu; erkeğin kadına fiziksel şiddet uygulamasının alkol alındığı günlerde 8 kat daha fazla olduğu vb. alkol-şiddet ilişkisine dair pek çok bulgu mevcuttur. Yapılan pek çok çalışmada aile içi şiddeti artıran olaylar arasında ekonomik yetersizlik ilk üç sırada yer almaktadır. Şiddeti ele alan araştırmalar değerlendirildiğinde şiddetin sadece “erkek” ve “kadına” yüklenen sosyal roller, ataerkil yapı argümanları üzerinden açıklanamayacağı açıktır. Şiddeti sadece toplumsal cinsiyet eşitsizliğine indirgeyen bu yaklaşımın, şiddeti önlemeye ilişkin gerçek bir kaygısının olup olmadığı oldukça şüphelidir. 
Ekleme Tarihi: 15 Ağustos 2020 - Cumartesi

İstanbul Sözleşmesi neden tartışmalıdır? (2)

Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı tarafından gerçekleştirilen Türkiye'de Kadına Yönelik Aile İçi Şiddet Araştırması'nda duygusal şiddet/istismar kapsamında “kadınları kontrol etmeye yönelik davranışlar” da tanımlanarak bir kişinin eşinin kıyafetlerine "karışması" ya da facebook ve twitter hesabına "karışması" şiddet olarak yer almıştır. Bunlar şiddetin araçsallaştırılarak, aile ilişkilerinin ve aile temelli toplumsal yapının değiştirilmeye çalışıldığını göstermektedir. Aile kurumundaki karşılıklı sorumluluklar yok sayılmakta, eşler sadece bireysellikleriyle ele alınmaktadır. Ayrıca sözleşme 18 yaşın altındaki kız çocuklarını da kadın olarak tanımlamaktadır (Madde 3, Tanımlar, f bendi). Bu tanımlamayla neyin amaçlandığı ne sözleşme metninde, ne de açıklayıcı metinde ifade edilmemiştir. 
4.Ayrımcılık Yapılmaması Adına Cinsel Yönelim ve Cinsel Kimlik Kavramları Legalleştirilmektedir
   Toplumsal cinsiyet kavramı pek çok farklı bağlamda, daha geniş içeriklerde kullanılabilmektedir. Toplumsal cinsiyet ile ilgili metinlerde cinsel kimlik ve cinsel yönelim de ele alınan ve savunulan olgulardır. Bu durum İstanbul Sözleşmesi'nde de görülmektedir. Sözleşmenin Temel Haklar, Eşitlik ve Ayrım Gözetmeme (Madde 4), 3. bendinde “Özellikle mağdurların haklarını korumaya yönelik önlemler olmak üzere, işbu Sözleşme hükümlerinin cinsiyet, toplumsal cinsiyet, ırk, renk, dil, din, siyasi veya başka görüşe sahip olma, ulusal veya sosyal menşe, bir ulusal azınlıkla bağ, mülkiyet, doğum, cinsel yönelim, cinsel kimlik, yaş, sağlık durumu, engellilik, medeni hal, göçmen ya da mülteci olma durumu veya başka statüler temelinde herhangi bir ayrımcılık olmaksızın Taraflarca uygulanması güvence altına alınmıştır.” denmektedir. Sözleşme hükümlerinde cinsel yönelim ve cinsel kimliğe yönelik ayrım yapılmaması adına, bu olgular legallik elde etmiştir. LGBTİ örgütleri bu sözleşmeye dayanarak, siyasi iktidarın LGBTİ haklarına dair ifadelerin ve statülerin anayasallaştırılması ve yasallaştırılması konusunda hukuki yükümlülüğü olduğunu ifade etmektedir.
   Sözleşmede ifade edilen cinsel yönelim ve cinsel kimlik ifadeleri, Avrupa Konseyi'nce hazırlanan Sözleşme'nin açıklayıcı metni olan “The Council of Europe Convention on Preventing and Combating Violence against Women and Domestic Violence (Istanbul Convention): Questions and answers” da tanımlanmıştır. Buna göre sözleşmede geçen cinsel yönelim ve cinsel kimlik ifadeleriyle lezbiyen, biseksüel, gay ve trans bireylerin şiddetten korunmasının amaçlandığı belirtilmiştir. Yine bu metinde Avrupa Konseyi Bakanlar Komitesinin üye devletlere gönderdiği, “Cinsel Yönelim veya Toplumsal Cinsiyet Kimliğine Dayalı Ayrımcılıkla Mücadeleye İlişkin Tedbirlerle İlgili CM/Rec(2010)5 sayılı Tavsiye Kararı”na atıf yapılmıştır. Bu tavsiye kararında LGBTİ olarak ifade edilen bireylere yönelik pek çok güvence sağlanmıştır. Bunlardan bazıları örgütlenme özgürlüğü, fon kaynaklarına ulaşımda ayrımcılık yapılmaması, barışçıl toplanma özgürlüğünün etkili biçimde kullanılması için uygun tedbirlerinin alınması, kamu ahlakı/kamu düzeni gibi gerekçelerin suiistimalinin engellenmesi, okul müfredatına ve eğitim malzemelerine cinsel yönelim ve toplumsal cinsiyet kimliğiyle ilgili bilgilerin dâhil edilerek, öğrencilerin kendi cinsel yönelimleri ve toplumsal cinsiyet kimliklerine uygun biçimde yaşamalarının mümkün kılınmasıdır. Bunlarla birlikte tavsiye kararında toplumsal cinsiyet “yeniden belirlenen” (gender reassignment) ifadesiyle de ele alınarak, translık durumuna ilişkin hakları açıklamaktadır 
5.İstanbul Sözleşmesi, Şiddetin Önemli Bileşenlerini Görmezden Gelmektedir
   Sözleşme kadına yönelik şiddeti sadece toplumsal cinsiyet perspektifi üzerinden açıklamaktadır. Sözleşmenin Giriş bölümünde de “Kadına karşı şiddetin yapısal özelliği toplumsal cinsiyete dayanmaktadır” denmektedir. “Kadına Yönelik Şiddet ve Aile İçi Şiddetin Önlenmesi” ismindeki bu belgede şiddeti önlemeye ilişkin tüm önlemler toplumsal cinsiyet eşitliğinin sağlanmasına yöneliktir. Literatürde kadına yönelik şiddete ilişkin tanımlanan risk faktörlerinin hiç birine yer verilmemiştir. Çocuklukta kötü muameleye maruz kalma, alkol ve uyuşturucu madde kullanımı, psikiyatrik bozukluklar, kumar gibi şiddeti önemli oranda artırdığı bilimsel olarak tespit edilen risk faktörlerine değinilmemiştir. DSÖ'ye göre şiddeti uygulayan için 25, kurbanlar için 27 risk faktörü tanımlanmıştır. Alkol kötüye kullanımı veya bağımlılığında hiç tanı almayanlara oranla saldırganlık yaygınlığının 12 kat; madde bağımlılığında ise 16 kat daha fazla olduğu; erkeğin kadına fiziksel şiddet uygulamasının alkol alındığı günlerde 8 kat daha fazla olduğu vb. alkol-şiddet ilişkisine dair pek çok bulgu mevcuttur. Yapılan pek çok çalışmada aile içi şiddeti artıran olaylar arasında ekonomik yetersizlik ilk üç sırada yer almaktadır. Şiddeti ele alan araştırmalar değerlendirildiğinde şiddetin sadece “erkek” ve “kadına” yüklenen sosyal roller, ataerkil yapı argümanları üzerinden açıklanamayacağı açıktır. Şiddeti sadece toplumsal cinsiyet eşitsizliğine indirgeyen bu yaklaşımın, şiddeti önlemeye ilişkin gerçek bir kaygısının olup olmadığı oldukça şüphelidir. 

Yazıya ifade bırak !
Okuyucu Yorumları (0)

Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.

Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve karacabeyhaber.com sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerezler kullanılmaktadır, sitemizi kullanarak çerezleri kabul etmiş saylırsınız.

deneme bonusu veren siteler https://playdotjs.com/ deneme bonusu veren bahis siteleri deneme bonusu veren siteler Bonusverensiteler deneme bonusu veren siteler meritking kingroyal deneme bonusu veren siteler güzel sözler