Nureddin ÇINAR
Köşe Yazarı
Nureddin ÇINAR
 

Hüda Par ve Hizbullah gerçeği

Türkiye'de Hizbullah dedikleri örgüt nedir? Bu konu bence hala çoğu insan tarafından bilinmiyor. Ben bu konuyu biraz yazsam iyi olacak galiba.     Bu oluşumun temelinde aslında iki kişi ve iki tane kitapevi var. Kişilerden birinin adı Fidan Göngör diğeri ise Hüseyin Velioğlu bunlara ister "dindar" deyin ister "İslamcı" deyin. Sonuç itibariyle İslamı savunduklarını iddia eden iki kişi. Bunlardan Fidan Güngör 1981 yılında "Menzil" isimli bir kitap evi açıyor. Bugün bildiğimiz "Adıyaman Menzil" ile bir alakası yok tabii... Burada dindar insanlar kitap okuyor, sohbet ediyorlar vs.     Hüseyin Velioğlu isimli şahıs ise 1982 yılında yine Diyarbakır'da  "İlim" isimli bir kitabevi kurdu. Bu iki kitabevinde toplanıp kitap okuyan ve sohbetler yapan çoğu Kürt gençlerinden oluşan insanlar, İslamiyeti hakim kılma ve tebliğ etme konusunda fikir ayrılıkları yaşamaya başladılar. Hatta bu fikir ayrılıkları çok sert tartışma ve kavgalara dönüştü.    Menzil kitabevi (Fidan Güngür) müdavimleri, tebliğin kesinlikle silah kullanmadan ve konuşarak, anlatarak yapılması gerektiğini savunurken; İlim Kitabevi (Hüseyin Velioğlu) müdavimleri gerekirse silah kullanılması gerektiğini savunuyorlardı. Bu tartışmalar yüzünden "İlim" Kitabevi 1987 yılında Diyarbakır'ı terk ederek Batman'a taşındı...    Batman'a taşınan Velioğlu burada artık bir örgüt lideri gibi davranmaya başladı ve müdavimlerini birer militan gibi yetiştirme gayreti içine girdi.. Bunun üzerine bu topluluk ikiye ayrıldı ve birbirinden koptu hatta düşman oldular. Fidan Güngör ‘silahlı mücadele’ karşıtı fikirlere sahipti ve kaçırılarak İstanbul’a götürüldü, bir daha da kendisinden haber alınamadı. Güngör, 11 Eylül 1994’den itibaren Türkiye’deki kayıplar listesinde yer alıyor....    Menzil ve İlim grubu arasında silahlı çatışmalar oldu ve çok sayıda kişi öldü.   Bu arada gittikçe güçlenen PKK bu iki Dindar grubu tehdit etmeye başladı. Çünkü PKK,  ideolojik olarak Kürt gençlerinin dindar olmasını tabanı açısından büyük tehdit görüyordu. 1988 yılından itibaren kendilerine Hizbullah (Allah'ın Taraftarı-Partisi) şeklinde adlandırılan bu iki grup yani Menzil Çevresi ve İlim çevresi artık PKK'nın hedefi haline geldi...     PKK artık Hizbullah'ı hedef almıştı. Ama Hizbullahçılar PKK'dan korkup geri adım atmadılar. Şehirlerde adeta PKK' nın başına bela oldular. Özellikle İlim çevresi tam anlamıyla PKK ile silahlı mücadeleye girişti. Ve PKK lıları epeyce ürküttü bu durum. PKK lılar o dönemde Hizbullah'ın devletin istihbarat örgütünün bir aparatı olduğunu iddia ettiler sürekli. Hatta PKK lılar Hizbullah'a Hizbullah demiyorlardı "Hizbukontr" diyorlardı. Yani KONTGERİLLA...    Daha açık yazmaya gerek var mı bilmiyorum ama Hizbullah diye adlandırılan örgüt ilk etapta bu amaç için kurulmuş olmasa da PKK'nın tehditleri sebebiyle kendilerini korumak için PKK ile savaşan bir yapılanma haline dönmüştü. PKK da tabanına bu insanları Devlet Ajanı (KONTRGERiLLA) olarak lanse ediyordu.    Ben her zaman söylerim 1988-1999 yılları arası Türkiye'nin en karışık olduğu yıllardır. Hüseyin Velioğlu (Hizbullahın Lideri) kimdir, necidir, ne gibi bağlantıları vardır? Bunlar karanlık. Silahlı mücadele taraftarı olmayan ve bölgede sevilen Fidan Göngör nerede, kim kaçırdı, sonu ne oldu? Bu sorular ve cevapları karanlık.    Fidan Güngör'ün berteraf edilmesinden sonra bu oluşum Hüseyin Velioğlu tarafından PKK tehditi de kullanılarak terörize edildi. Ve Velioğlu bu oluşumu bir bataklığa sokmaya başladı. Terörize etti. Örgüt mensupları Alkol kullananalar, mini etek giyenlere birkaç kez saçma sapan sataşmalar (ki bunlar bilinçli yapıldı) yapınca Diyarbakır emniyeti bu olaylara müdahale etti. Hatta Gaffar Okkan suikastında bu örgüt üyeleri de şüpheli sıfatı ile yargılandılar.    Hizbullah'ın adı bazı Kürt işadamı, Kürt siyasetçi ve Kürt gazetecilerin tehdit edilme, kaçırılma olaylarına karıştı. Bu ihbarlar üzerine başlatılan arama ve operasyonlar sonucunda örgüt lideri Hüseyin Velioğlu Ocak 2000 tarihinde İstanbul Beykoz'da bir evde sıkıştırıldı ve çatışmada öldürüldü. Bu çatışmada Hizbullah’ın askerî kanat sorumlusu olduğu iddia edilen Cemal Tutar ve örgütün üst düzey yöneticilerinden biri olduğu iddia edilen Edip Gümüş gözaltına alındı...    Örgüt Velioğlu’nun ölümüyle birlikte örgütte gözle görülür şekilde çözüldü. Birçok davalar açıldı. Bu sırada örgüt evi olarak adlandırılan evlerde mezarlar bulundu. Domuz bağı ile bağlanan ve işkencede öldürülen insanların mezarları olarak adlandırılan bu mezarlar örgütün neredeyse simgesi oldu. Hizbullah mahkemesi Aralık 2009'da sonuçlandı. Zanlılar çeşitli sürelerde hapis cezalarına çarptırıldı, Cemal Tutar ile Edip Gümüş’ün de aralarında bulunduğu 16 kişiye müebbet hapis cezası verildi.   Öte yandan Hizbullah baskınlarında el konduğu belirtilen çok sayıda işkence kasetiyse hiçbir zaman kamuoyuyla paylaşılmadı, içerikleri açıklanmadı.     Militan faaliyetler yaptıkları öne sürülerek tutuklanan Hizbullah'ın 23 üyesi, Türk Ceza Kanunu'nda yapılan, "Mahkeme kararı olmaksızın tutuklu kalma süresini 10 yıl ile sınırlayan" tasarı değişikliği doğrultusunda, 4 Ocak 2011'de tahliye edildi. Ancak adli kontrol kapsamında karakola dönmeyen Hizbullah üyeleri kayıplara karıştı.    Öte yandan "Menzil Kitabevi" çevresi ise tutumlarını değiştirmemişler, silahlı mücadele fikrini benimsememişler ve İslamı bir yaşam tarzı olarak, tebliği de konuşarak, anlatarak uygulama fikri ile varlıklarını devam ettirmişlerdir.   Hizbullah adı verilen bu yapılanma 2000 yılından itibaren yoktur. Toplam 8-9 yıl süren bu örgütün yapılanması ile ilgili pek çok soru işareti vardır.   Adeta milli olmayan bir derin devlet Dindar Kürtleri terörize etmeye çalışmış, sonra da pasifize etmiş,  PKK'nın bölgede tek başına kalmasını sağlayarak iyice Kürtlerin başına  musallat etmiştir.   Bu dönem çok çok iyi araştırılmalıdır.    Öte yandan PKK 40.000 insanımızı öldürmüş, kümülatif olarak devlete 3 trilyon dolar maddi zarar vermiş, vermeye devam eden, öte yandan Kuzey Irak ve Kuzey Suriye'de farklı adlarla eylemlerine devam eden bir örgüttür.    Peki Hizbullah adı verilen bu örgüt, kaç asker, kaç polis, kaç öğretmen, kaç bebek, kaç kadın ya da özetle kaç vatandaş şehit etti ve öldürdü...   Mesela hangi köyde Hizbullah Terör Örgütü tarafından şehit edilen bir Mehmetçiğimizin mezarı var...   Kaç canlı bomba ile şehir merkezlerinde eylem yaptı?   Kaç kere yollara mayın döşedi...   Bununla ilgili hemen hemen hiç bilgi yok.... Mezar evlerde domuz bağı ile öldürülen insanlar, bazı faili meçhuller var...   Rakam yok...    Hizbullah ile ilgili en çok dile getirilen iddia Ali Gaffar Okkan suikastidir. Özellikle Hüdapar'ın Cumhur İttifakına dahil olmasından sonra bazı gazetelerde bu suikasti Hizbullah ile ilişkilendiren yazı ve haberlerde bir artış gözlenmiştir. Bilindiği üzere Gaffar Okan Diyarbakır Emniyet Müdürüyken  24 Ocak 2001 tarihinde makam aracında şehit edilmişti.   Suikasti tam olarak kimin işlediği açıkçası net değildir. Hala ispat edilememiştir.    Daha önce de ifade ettiğim gibi 1988-1999 (hatta 2002) arası yıllar Türkiye'nin karanlık yıllarıdır. PKK'nın terör estirdiği, doğu Güneydoğu başta olmak üzere faili mechullerin, suikastlerin, ekonomik krizlerinin, koalisyon krizlerinin olduğu çok sancılı yıllardır.   Muammer Aksoy, Çetin Emeç, Bahriye Üçok, Uğur Mumcu, Eşref Bitlis,  Cem Ersever, Ahmet Taner Kışlalı,  Gaffar Okan, Necip Hablemitoğlu... Ve daha sonra (2007) de Hrant Dink... Bu faili meçhullerden sadece birkaçıdır. Belki yüzlerce faili meçhul cinayet daha vardır.     Yine o yıllarda Gladyo (kontrgerilla), Batı Çalışma Grubu, JİTEM gibi içeride yada dışarıda oluşturulduğu iddia edilen farklı oluşumlar devlet içinde başka bir yapı olarak bazı dizaynlar yapıyordu. Yani devlet içinde devlet olan bu yapılar kendilerine göre bir takım işlere karışıyorlardı.   Bunların çoğuna toplu bir ifade ile derin devlette deniyordu... Bu konunun çok ayrıntısına girmeyelim...   Tekrar konumuza dönecek olursak,  bu derin yapılar özellikle Doğu ve Güneydoğu'da bilinçli bir takım manipülasyonlara da imza atıyorlardı.   Örneğin Hüseyin Velioğlu kimdi ve bu derin yapılarla nasıl bir bağı vardı?    Neden İslami yaşam tarzını benimseyen, silaha karşı olan  insanları, silahlı mücadeleye yönlendirdi? Neden Diyarbakır'dan Batman'a taşındı, neden kendisi ile aynı siyasi görüşten olan insanlarla mücadele etti, neden Fidan Güngör kaçırıldı ve yok edildi? Batman'da   yukarıda bahsettiğimiz derin yapılarla nasıl bir bağı oldu? Bunlar karanlık....   Çok farklı iddialar var. Mesela İstanbul'da çatışmada ölmediği ve derin güçlerin adamı olarak ölmüş gösterildiği ve başka bir ülkeye kaçtığı. Yani hala yaşadığı yönünde iddialar var.    Birde dikkat çeken konu Hüseyin Velioğlu taraftarlarının bir süre sonra Şia yazarlarının kitaplarına yöneldiği ve aralarında İran sempatisinin artması.   Normalde Mısırdaki İhvan-ı Müslimin ekolüne benzeyen yapıyı,  İlimciler (Hüseyin Velioğlu ekibi) İrancı bir tarafa kaydırıyorlar. Burada da istihbari bir müdahele kokusu olduğunu iddia edenler var.    Hüseyin Velioğlu'nun öldürülmesi (Ortadan kalkmasının ardından) örgüt tamamen yok oldu. Silahlı mücadele fikri tamamen gündemden düştü. Zaten silahtan yana olmayan Fidan Güngör ekibi ve aynı görüşten olanlar 2004 yılında legal yollarla Mustazaflar Derneğini kurdular. Bu dernek 2012 yılında artık olmayan Hizbullah'a hizmet ediyor gerekçesiyle kapatıldı. Dernek yetkilileri ileriki dönemlerde bunu FETÖ'nün kumpası olduğunu iddia ettiler ve dernek yaptığı itirazların sonucunda ancak 2022 yılında  tekrar açıldı ve faaliyetlerine devam ediyor.    Buradan Hüda Par konusuna kısaca girmek farz oldu :))   Hüda Par (Hür Dava Partisi),  Mustazaf Der'in 2012 yılında kapatılmasından sonra kurulan legal bir partidir. Yukarıda da belirttiğim gibi Fidan Güngör felsefesini benimseyen yani teröre ve silaha karşı olan dindar olan ve çoğu Kürt olan, insanlar tarafından kurulu bir partidir. Kendilerini böyle ifade ediyorlar. Batman, Bingöl, Elazığ, Urfa, Adıyaman, Muş, Bitlis gibi Doğu ve Güneydoğu illerinde 2018 seçimlerinde   %1 ila 4.5  arasında oy almıştır.    Hüda Par'ın en belirgin özelliğinin anti-seküler olması.      HDP ile aralarındaki sorun da buradan kaynaklanıyor... HDP’yi doğrudan seküler bir parti olarak görüyorlar. Hiç sevmezler. Bu nedenle Hüda Par kitlesi HDP’ye asla oy vermez, bir araya gelmez.       MHP’ye o verirler ama HDP’ye ASLA oy vermezler.   Buradaki tek kriter de sekülerlik. Sadece HDP değil diğer bütün Kürt partilerin hepsinde az da olsa seküler bir damar var. HÜDA PAR hariç
Ekleme Tarihi: 17 Mayıs 2023 - Çarşamba

Hüda Par ve Hizbullah gerçeği

Türkiye'de Hizbullah dedikleri örgüt nedir? Bu konu bence hala çoğu insan tarafından bilinmiyor. Ben bu konuyu biraz yazsam iyi olacak galiba.
    Bu oluşumun temelinde aslında iki kişi ve iki tane kitapevi var. Kişilerden birinin adı Fidan Göngör diğeri ise Hüseyin Velioğlu bunlara ister "dindar" deyin ister "İslamcı" deyin. Sonuç itibariyle İslamı savunduklarını iddia eden iki kişi. Bunlardan Fidan Güngör 1981 yılında "Menzil" isimli bir kitap evi açıyor. Bugün bildiğimiz "Adıyaman Menzil" ile bir alakası yok tabii... Burada dindar insanlar kitap okuyor, sohbet ediyorlar vs.
    Hüseyin Velioğlu isimli şahıs ise 1982 yılında yine Diyarbakır'da  "İlim" isimli bir kitabevi kurdu. Bu iki kitabevinde toplanıp kitap okuyan ve sohbetler yapan çoğu Kürt gençlerinden oluşan insanlar, İslamiyeti hakim kılma ve tebliğ etme konusunda fikir ayrılıkları yaşamaya başladılar. Hatta bu fikir ayrılıkları çok sert tartışma ve kavgalara dönüştü.
   Menzil kitabevi (Fidan Güngür) müdavimleri, tebliğin kesinlikle silah kullanmadan ve konuşarak, anlatarak yapılması gerektiğini savunurken; İlim Kitabevi (Hüseyin Velioğlu) müdavimleri gerekirse silah kullanılması gerektiğini savunuyorlardı. Bu tartışmalar yüzünden "İlim" Kitabevi 1987 yılında Diyarbakır'ı terk ederek Batman'a taşındı...
   Batman'a taşınan Velioğlu burada artık bir örgüt lideri gibi davranmaya başladı ve müdavimlerini birer militan gibi yetiştirme gayreti içine girdi.. Bunun üzerine bu topluluk ikiye ayrıldı ve birbirinden koptu hatta düşman oldular. Fidan Güngör ‘silahlı mücadele’ karşıtı fikirlere sahipti ve kaçırılarak İstanbul’a götürüldü, bir daha da kendisinden haber alınamadı. Güngör, 11 Eylül 1994’den itibaren Türkiye’deki kayıplar listesinde yer alıyor....
   Menzil ve İlim grubu arasında silahlı çatışmalar oldu ve çok sayıda kişi öldü.
 
Bu arada gittikçe güçlenen PKK bu iki Dindar grubu tehdit etmeye başladı. Çünkü PKK,  ideolojik olarak Kürt gençlerinin dindar olmasını tabanı açısından büyük tehdit görüyordu. 1988 yılından itibaren kendilerine Hizbullah (Allah'ın Taraftarı-Partisi) şeklinde adlandırılan bu iki grup yani Menzil Çevresi ve İlim çevresi artık PKK'nın hedefi haline geldi...
    PKK artık Hizbullah'ı hedef almıştı. Ama Hizbullahçılar PKK'dan korkup geri adım atmadılar. Şehirlerde adeta PKK' nın başına bela oldular. Özellikle İlim çevresi tam anlamıyla PKK ile silahlı mücadeleye girişti. Ve PKK lıları epeyce ürküttü bu durum. PKK lılar o dönemde Hizbullah'ın devletin istihbarat örgütünün bir aparatı olduğunu iddia ettiler sürekli. Hatta PKK lılar Hizbullah'a Hizbullah demiyorlardı "Hizbukontr" diyorlardı. Yani KONTGERİLLA...
   Daha açık yazmaya gerek var mı bilmiyorum ama Hizbullah diye adlandırılan örgüt ilk etapta bu amaç için kurulmuş olmasa da PKK'nın tehditleri sebebiyle kendilerini korumak için PKK ile savaşan bir yapılanma haline dönmüştü. PKK da tabanına bu insanları Devlet Ajanı (KONTRGERiLLA) olarak lanse ediyordu.
   Ben her zaman söylerim 1988-1999 yılları arası Türkiye'nin en karışık olduğu yıllardır. Hüseyin Velioğlu (Hizbullahın Lideri) kimdir, necidir, ne gibi bağlantıları vardır? Bunlar karanlık. Silahlı mücadele taraftarı olmayan ve bölgede sevilen Fidan Göngör nerede, kim kaçırdı, sonu ne oldu? Bu sorular ve cevapları karanlık.
   Fidan Güngör'ün berteraf edilmesinden sonra bu oluşum Hüseyin Velioğlu tarafından PKK tehditi de kullanılarak terörize edildi. Ve Velioğlu bu oluşumu bir bataklığa sokmaya başladı. Terörize etti. Örgüt mensupları Alkol kullananalar, mini etek giyenlere birkaç kez saçma sapan sataşmalar (ki bunlar bilinçli yapıldı) yapınca Diyarbakır emniyeti bu olaylara müdahale etti. Hatta Gaffar Okkan suikastında bu örgüt üyeleri de şüpheli sıfatı ile yargılandılar.
   Hizbullah'ın adı bazı Kürt işadamı, Kürt siyasetçi ve Kürt gazetecilerin tehdit edilme, kaçırılma olaylarına karıştı. Bu ihbarlar üzerine başlatılan arama ve operasyonlar sonucunda örgüt lideri Hüseyin Velioğlu Ocak 2000 tarihinde İstanbul Beykoz'da bir evde sıkıştırıldı ve çatışmada öldürüldü. Bu çatışmada Hizbullah’ın askerî kanat sorumlusu olduğu iddia edilen Cemal Tutar ve örgütün üst düzey yöneticilerinden biri olduğu iddia edilen Edip Gümüş gözaltına alındı...
   Örgüt Velioğlu’nun ölümüyle birlikte örgütte gözle görülür şekilde çözüldü. Birçok davalar açıldı. Bu sırada örgüt evi olarak adlandırılan evlerde mezarlar bulundu. Domuz bağı ile bağlanan ve işkencede öldürülen insanların mezarları olarak adlandırılan bu mezarlar örgütün neredeyse simgesi oldu. Hizbullah mahkemesi Aralık 2009'da sonuçlandı. Zanlılar çeşitli sürelerde hapis cezalarına çarptırıldı, Cemal Tutar ile Edip Gümüş’ün de aralarında bulunduğu 16 kişiye müebbet hapis cezası verildi.
 
Öte yandan Hizbullah baskınlarında el konduğu belirtilen çok sayıda işkence kasetiyse hiçbir zaman kamuoyuyla paylaşılmadı, içerikleri açıklanmadı.
    Militan faaliyetler yaptıkları öne sürülerek tutuklanan Hizbullah'ın 23 üyesi, Türk Ceza Kanunu'nda yapılan, "Mahkeme kararı olmaksızın tutuklu kalma süresini 10 yıl ile sınırlayan" tasarı değişikliği doğrultusunda, 4 Ocak 2011'de tahliye edildi. Ancak adli kontrol kapsamında karakola dönmeyen Hizbullah üyeleri kayıplara karıştı.
   Öte yandan "Menzil Kitabevi" çevresi ise tutumlarını değiştirmemişler, silahlı mücadele fikrini benimsememişler ve İslamı bir yaşam tarzı olarak, tebliği de konuşarak, anlatarak uygulama fikri ile varlıklarını devam ettirmişlerdir.
 
Hizbullah adı verilen bu yapılanma 2000 yılından itibaren yoktur. Toplam 8-9 yıl süren bu örgütün yapılanması ile ilgili pek çok soru işareti vardır.
 
Adeta milli olmayan bir derin devlet Dindar Kürtleri terörize etmeye çalışmış, sonra da pasifize etmiş,  PKK'nın bölgede tek başına kalmasını sağlayarak iyice Kürtlerin başına  musallat etmiştir.
 
Bu dönem çok çok iyi araştırılmalıdır.
   Öte yandan PKK 40.000 insanımızı öldürmüş, kümülatif olarak devlete 3 trilyon dolar maddi zarar vermiş, vermeye devam eden, öte yandan Kuzey Irak ve Kuzey Suriye'de farklı adlarla eylemlerine devam eden bir örgüttür.
   Peki Hizbullah adı verilen bu örgüt, kaç asker, kaç polis, kaç öğretmen, kaç bebek, kaç kadın ya da özetle kaç vatandaş şehit etti ve öldürdü...
 
Mesela hangi köyde Hizbullah Terör Örgütü tarafından şehit edilen bir Mehmetçiğimizin mezarı var...
 
Kaç canlı bomba ile şehir merkezlerinde eylem yaptı?
 
Kaç kere yollara mayın döşedi...
 
Bununla ilgili hemen hemen hiç bilgi yok.... Mezar evlerde domuz bağı ile öldürülen insanlar, bazı faili meçhuller var...
 
Rakam yok...
   Hizbullah ile ilgili en çok dile getirilen iddia Ali Gaffar Okkan suikastidir. Özellikle Hüdapar'ın Cumhur İttifakına dahil olmasından sonra bazı gazetelerde bu suikasti Hizbullah ile ilişkilendiren yazı ve haberlerde bir artış gözlenmiştir. Bilindiği üzere Gaffar Okan Diyarbakır Emniyet Müdürüyken  24 Ocak 2001 tarihinde makam aracında şehit edilmişti.
 
Suikasti tam olarak kimin işlediği açıkçası net değildir. Hala ispat edilememiştir.
   Daha önce de ifade ettiğim gibi 1988-1999 (hatta 2002) arası yıllar Türkiye'nin karanlık yıllarıdır. PKK'nın terör estirdiği, doğu Güneydoğu başta olmak üzere faili mechullerin, suikastlerin, ekonomik krizlerinin, koalisyon krizlerinin olduğu çok sancılı yıllardır.
 
Muammer Aksoy, Çetin Emeç, Bahriye Üçok, Uğur Mumcu, Eşref Bitlis,  Cem Ersever, Ahmet Taner Kışlalı,  Gaffar Okan, Necip Hablemitoğlu... Ve daha sonra (2007) de Hrant Dink... Bu faili meçhullerden sadece birkaçıdır. Belki yüzlerce faili meçhul cinayet daha vardır.
    Yine o yıllarda Gladyo (kontrgerilla), Batı Çalışma Grubu, JİTEM gibi içeride yada dışarıda oluşturulduğu iddia edilen farklı oluşumlar devlet içinde başka bir yapı olarak bazı dizaynlar yapıyordu. Yani devlet içinde devlet olan bu yapılar kendilerine göre bir takım işlere karışıyorlardı.
 
Bunların çoğuna toplu bir ifade ile derin devlette deniyordu... Bu konunun çok ayrıntısına girmeyelim...
 
Tekrar konumuza dönecek olursak,  bu derin yapılar özellikle Doğu ve Güneydoğu'da bilinçli bir takım manipülasyonlara da imza atıyorlardı.
 
Örneğin Hüseyin Velioğlu kimdi ve bu derin yapılarla nasıl bir bağı vardı?
   Neden İslami yaşam tarzını benimseyen, silaha karşı olan  insanları, silahlı mücadeleye yönlendirdi? Neden Diyarbakır'dan Batman'a taşındı, neden kendisi ile aynı siyasi görüşten olan insanlarla mücadele etti, neden Fidan Güngör kaçırıldı ve yok edildi? Batman'da   yukarıda bahsettiğimiz derin yapılarla nasıl bir bağı oldu? Bunlar karanlık....
 
Çok farklı iddialar var. Mesela İstanbul'da çatışmada ölmediği ve derin güçlerin adamı olarak ölmüş gösterildiği ve başka bir ülkeye kaçtığı. Yani hala yaşadığı yönünde iddialar var.
   Birde dikkat çeken konu Hüseyin Velioğlu taraftarlarının bir süre sonra Şia yazarlarının kitaplarına yöneldiği ve aralarında İran sempatisinin artması.
 
Normalde Mısırdaki İhvan-ı Müslimin ekolüne benzeyen yapıyı,  İlimciler (Hüseyin Velioğlu ekibi) İrancı bir tarafa kaydırıyorlar. Burada da istihbari bir müdahele kokusu olduğunu iddia edenler var.
   Hüseyin Velioğlu'nun öldürülmesi (Ortadan kalkmasının ardından) örgüt tamamen yok oldu. Silahlı mücadele fikri tamamen gündemden düştü. Zaten silahtan yana olmayan Fidan Güngör ekibi ve aynı görüşten olanlar 2004 yılında legal yollarla Mustazaflar Derneğini kurdular. Bu dernek 2012 yılında artık olmayan Hizbullah'a hizmet ediyor gerekçesiyle kapatıldı. Dernek yetkilileri ileriki dönemlerde bunu FETÖ'nün kumpası olduğunu iddia ettiler ve dernek yaptığı itirazların sonucunda ancak 2022 yılında  tekrar açıldı ve faaliyetlerine devam ediyor.
   Buradan Hüda Par konusuna kısaca girmek farz oldu :))
 
Hüda Par (Hür Dava Partisi),  Mustazaf Der'in 2012 yılında kapatılmasından sonra kurulan legal bir partidir. Yukarıda da belirttiğim gibi Fidan Güngör felsefesini benimseyen yani teröre ve silaha karşı olan dindar olan ve çoğu Kürt olan, insanlar tarafından kurulu bir partidir. Kendilerini böyle ifade ediyorlar. Batman, Bingöl, Elazığ, Urfa, Adıyaman, Muş, Bitlis gibi Doğu ve Güneydoğu illerinde 2018 seçimlerinde   %1 ila 4.5  arasında oy almıştır.
   Hüda Par'ın en belirgin özelliğinin anti-seküler olması.
 
   HDP ile aralarındaki sorun da buradan kaynaklanıyor... HDP’yi doğrudan seküler bir parti olarak görüyorlar. Hiç sevmezler. Bu nedenle Hüda Par kitlesi HDP’ye asla oy vermez, bir araya gelmez.
 
    MHP’ye o verirler ama HDP’ye ASLA oy vermezler.
 
Buradaki tek kriter de sekülerlik. Sadece HDP değil diğer bütün Kürt partilerin hepsinde az da olsa seküler bir damar var. HÜDA PAR hariç
Yazıya ifade bırak !
Okuyucu Yorumları (0)

Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.

Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve karacabeyhaber.com sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerezler kullanılmaktadır, sitemizi kullanarak çerezleri kabul etmiş saylırsınız.

deneme bonusu veren siteler https://playdotjs.com/ deneme bonusu veren bahis siteleri deneme bonusu veren siteler Bonusverensiteler deneme bonusu veren siteler meritking kingroyal deneme bonusu veren siteler güzel sözler