Cinayete kurban gitmenin kadını erkeği yoktur. Cinayet bir vahşiliğin ortaya çıkışıdır. Hele güçlü olanın güçsüzü öldürmesi asla kabul edilemez. İnsan en vahşi bir hayvandan bile daha vahşi olabileceğini yaşanan cinayetlerle ortaya koymaktadır.
Öldürmeyi değil, yaşatmayı daha çok konuşmalıyız. Dizilerimizde neredeyse dakikada bir cinayet ve vahşilik söz konusu. İnsan sürekli aynı şeyleri izlerse psikolojik olarak kendine rol model alabilir. Eğitime açık insana ne yüklenirse bilinçaltına onu alır. Bilinçaltında kabul ettiğini de zor durumda hayata geçirebilir. Kısacası bu vahşete bilmeden birçok sosyolojik konu ile sebep olunmuş da olabilir.
Vahşi cinayetlerin ardından en iyi yaptığımız savunma, cinayeti işleyene en ağır cezayı vermek. Hatta mümkünse idam etmek. Cezaların artırılması ne zaman sorunları çözdü? İdamların olduğu dönemde suçlar bitti mi?
Sorunları iyi analiz edecek üniversitelerimiz yok mu? Çözüm önerilerini ortaya koyacak sosyal sorumluluklarımız yok mu? Vahşi bir cinayeti işleyeni en ağır cezalandırdığımızda sorun çözülüyor mu? Ya da idam edersek? Yoksa diziler, kitaplar, her türlü yayınlarla eğiterek, sevgi ve hoşgörüyü öne çıkaracak sosyal projelerde yarışılsa mı daha iyi?
Vahşiliğe ve caniliğe yine vahşice ve canice cevap vermek mi gerekir, yoksa o hasta ruhlar oluşmasın diye çözüm üretmek mi?
Düşünsenize sizi ısıran bir köpeğin yaralı olduğunu görseniz ne yaparsınız? Sizi ısırdığı için ona zarar mı vermek istersiniz, ya da öldürmek mi istersiniz? Veya yarasını mı sararsınız?..
İçinde insanlık duyguları olan herkes tabii ki tedavi etmeyi tercih eder...
İnsanlığını kaybedenlere inat, insanlığımızı kaybetmeyelim.