13. asır Anadolu’sunda pek çok hadiseler olmuştur. Onların başında Osmanlı Devletinin kurulması gelmektedir.
Söğüt kasabası şirin bir kasaba.
Söğüt Deresi de bir incecik dere…
Akıp gidiyor ve Sakarya Irmağına karışıyor. Sakarya Irmağı Karadenize ulaşıyor. Karadeniz, Akdeniz, Ege Denizi birbirlerine bağlanıyorlar, kavuşuyorlar.
Söğüt Deresi gidip bu deryalara ulaşıyor.
Kayı Boyu Söğüt ve Domaniç Yaylasına geldiğinde küçük bir boy. Başlarında Ertuğrul Bey var. 400 çadır kadar ya varlar, ya yoklar.
Ertuğrul Bey’in gönül aynasında kendi güzelliklerini görenler gelip Kayıya katıldılar. Söğüt’ten, Domaniç Yaylasından taştılar. Diyâr-ı Rûm tamamen onların oldu. Balkanlar da ona katılmak şeref ve saadetini yaşadı.
Üç kıtaya yayıldı bu Kayı Boyunun kurduğu devlet. Öyle ki Karadeniz ve Akdeniz onların gölü oldu. Söğüt Deresinin suyunun karışıp gittiği deryalardı bu deryalar.
Ertuğrul Gâzi’nin gönül aynasına bakıp güzellik görebilenler, kendi güzelliklerini görebilenler Cihan Devleti kurma cevherine sahip demektir.
Gerisi boş lâf, lâf u güzaf…
Kayı Boyu’nun bir kısmı Orta Asya’dan pek çok maceralar geçirerek o zaman Diyâr-ı Rûm denilen Anadolu’ya gelmişti. Sanki mecraını arayan bir ırmak gibiydi.
Boyun idaresinde o zaman Ertuğrul Gâzi ve anası Hayme Ana bulunmaktadır. Hayme Ana diğer adıyla Devlet Ana oğlu Ertuğrul’a tecrübeleriyle boyun idaresinde yardımcı olmaktadır.
O zaman Anadolu Selçuklularının başında Alaeddin Keykubat vardır. Yenilmek üzere olduğu bir savaşta Kayılılar ona yardım ettiler. Alaeddin Keykubat yenilmekten kurtuldu. Alaeddin Keykubat bir zaman sonra Ertuğrul Gâzi’yi uç beyi yaptı. Söğüt ve Domaniç yöresini ona verdi.
Bir devletin temelinde ‘asker, sancak, vatan’ olmalıydı. Asker yönünden Kayı belli bir güce sahipti. Sancakları da vardı. Böylece Söğüt vatan olunca devlet ortaya çıkmış oluyordu.
Ertuğrul Söğüt’e geldiğinde yerli Rûmlara çok yumuşak davrandı. Sanki onların gönüllerini imar etti. Rûmlar bu işe çok şaştılar, memnun oldular. Onun gönül güzelliği karşısında pek çok Rûm zünnar kesip Müslüman oldu.
O zaman Anadolu Beyliklerinin çoğu birbiriyle didişmekte, mücadele etmekteydi. Karaman, Saruhan, Menteşe, Candar, Germiyan gibi beylikler birbirine hasım ve düşmandılar. Özlerini kaybetmişler kalpler, zihinler târümâr olmuştu. Ertuğrul Bey Kayı Boyunu bu cedelleşmeye sokmadı. Onun bu tavrı diğer beyliklerin tabanında Kayıya karşı bir sevgi meydana getirdi. Zamanla Kayı Boyuna ilhak oldular.
O sıralar İslâm dünyasının bazı bölgelerinde de İslâm’ın esasından sapmalar oluyordu. Moğol belası onların suratlarında bir şamar gibi şakladı. Anadolu bir yangın yerine döndü.
Ancak bu yangın yerinde yüz seneyi geçmeden bir cihan devleti doğmuştu.
Malazgirt Zaferinden sonra Anadolu’nun kapıları Müslümanlara açılmıştı. Ebü’l Hasan Harakanî, Ahmed Yesevî gibi mâneviyat erleri Anadolu’ya erenlerini göndermişti.
Hacı Bektaş Veli, Anadolu’ya bir aşk mayası çalmıştı. Mevlânâ ve Yûnus Emre gönüller imar ediyor, Anadolu’da mânevî altyapı meydana getiriyorlardı.
Edebâli, zaten Kayı Boyunun başındaydı. Onları irşad ediyor yönlendiriyordu.
Ahî Evren de o zamanki Anadolu insanının mânevî ve ahlâkî eğitimini sağlayanların başında geliyordu. Bunun yanında iktisadî ve içtimaî bir altyapı meydana getiriyordu. Anadolu Selçukluları ve Osmanlı Devleti onun meydana getirdiği bu altyapı üzerinde yükselmişti.
O zaman Diyâr-ı Rûm’da Ahîlik çok yaygındı. Ertuğrul Gâzi Bey’in dâvâ arkadaşları Akça Koca, Konur Alp, Turgut Alp, Aykut Alp, Hasan Alp, Saltuk Alp, Samsa Çavuş, Gâzi Abdurrahman, Akbaş Mahmûd, Kara Mürsel, Kara Oğlan, Kara Tekin, Ak Timur gibi kahramanların Ahî oldukları biliniyordu.
Ertuğrul Gâzi kurulacak olan devlete adını veren oğlu Osman’a tarihî nasihatler etti, öğütler verdi. Bu öğütlerle Cihan Devleti altı asır pâyidâr kaldı.