İffet, insanlığın izzetini korumak, hayatın her safhasında huzuru temin etmek ve ardından gelen nesli mübarek bir şekilde yetiştirmektir.
Mü’minûn Sûresi’nde bu hakikat açıkça ifade edilir:
"Andolsun, müminler felah buldu." (Mü’minûn, 1)
Bu felaha ermenin yollarından biri de şu ayette zikredilir:
"Onlar ki iffetlerini korurlar." (Mü’minûn, 5)
Cenâb-ı Hak insanın iffetli yaşamasını murat ediyor. Zira toplumun düzeni, fertlerin iffetli yaşamasına bağlıdır. İffet, mahlukat içinde sadece insana ve cinlere has bir keyfiyettir. Bu nedenle iffetsizlik, Allah korusun, insanın insanlık haysiyetinden uzaklaşmasıdır. Affedersiniz, bu hâl, hayvanlar gibi sorumsuz, pis, rezil ve pespaye bir hayat sürmeye benzer.
Asr-ı saâdet toplumu, kadın-erkek ihtilâtından sakınma hususunda çok dikkatli ve hassas olmuşlardır. Yani yabancı erkek ve kadınlar, ölçü ve sınırları zorlayacak şekilde beraber ve karışık bulunmamışlardır.
Sosyal hayatta kadınla erkeğin arasında dâimâ bir mesafe bulunmuş ve birbirleriyle münâsebetleri belli bir ölçü ve disiplin dâhilinde olmuştur.
Zira İslâm, prensip olarak kötülükleri yasakladığı gibi, ön tedbir olarak kötülüğe vesîle olan ve onu tahrik eden durum ve davranışları da yasaklıyor. Böylece insanlarla kötülükler arasına uzun bir mesafe koyarak yanlış yolları iyice kapatıyor.
Maalesef günümüzde bu hassasiyetlere dikkat edilmediği için ailelerde yıkımlar yaşanıyor.
Günümüzde bazıları; “Nasıl olsa, yolda, caddede kadın-erkek bir arada. Sınıfta, dükkânda, dairede de bir arada olsun, ne zararı var?” diyorlar.
Hâlbuki yolda, sokakta gayr-i muayyen şekilde bir karşılaşma olur. Orada da nazarı kısmak ve tesettür gibi tedbirler vardır.
Fakat aynı mektep, aynı işyeri olunca, ister istemez bir ülfet, lâubâlîlik ve kalp eğrilmeleri meydana gelebiliyor. İşyerlerinde baş başa kalma zarureti meydana gelebiliyor. Hadîs-i şerîfin ifade ettiği üzere, böyle olunca da “üçüncüleri şeytan” oluyor.[1]
Bu ciddî meseleyi mühimsemeyip kendince şu veya bu sebeple ihmal ettiğinden dolayı yıkılan nice yuvalar var, maalesef.
Şunun farkında olmalıyız:
Bugünkü hayat nizâmının kâidelerini, dînin prensiplerine ehemmiyet vermeyen kişiler kurdular. Müslümanlar olarak bütün bunları, tekrar inşâ etmeliyiz. Müslümanca ve İslâm’ın yüce prensipleriyle.
Peygamber Efendimiz -sallâllâhu aleyhi ve sellem- Medîne’ye hicret etti, hemen çarşıyı düzenledi. Bunun gibi; mektebimiz, çarşımız, sanayimiz, mimarîmiz, şehrimiz vs. her şeyimizi yeniden ve İslâmî prensiplere göre inşâ etmemiz îcâb eder.